Kun Faya Kun Ne Demek? Öğrenmenin Yaratıcı Gücü Üzerine Pedagojik Bir Yolculuk
Bir eğitimci olarak sınıfa her adım attığımda, aklımda tek bir soru belirir: “Bir kelime, bir cümle, bir fikir insanın dünyasını değiştirebilir mi?” Öğrenmenin dönüştürücü gücüne inanan herkes bilir ki, bir çocuğun zihninde parlayan bir düşünce, kainatın sessiz bir yankısı gibidir. “Kun faya kun” — “Ol der, olur.” (Yâsîn Sûresi 82. ayet) ifadesi, bu anlamda sadece bir yaratılış anlatısı değil, aynı zamanda öğrenmenin yaratıcı doğasına dair derin bir metafordur. Bu yazıda, “Kun faya kun ne demek?” sorusunu bir eğitimcinin, bir öğrencinin ve bir düşünürün gözünden inceleyeceğiz.
“Ol” Demenin Pedagojik Anlamı: Öğrenme Süreci Olarak Yaratım
Kur’an’da geçen “Kun faya kun” ifadesi, Allah’ın yaratma iradesinin mutlak gücünü anlatır. Ancak pedagojik açıdan bakıldığında, bu söz insanın öğrenme serüveniyle paralellik taşır. Her yeni bilgi, zihinde “olmayanın var olması” sürecidir. Bu, tıpkı bir öğretmenin öğrencisinin zihnine bir tohum ekmesi gibidir. Öğrenci o tohumu kendi deneyimleriyle, merakıyla ve hatalarıyla büyütür.
Öğrenme teorileri açısından bakarsak, Piaget’in bilişsel gelişim kuramı veya Vygotsky’nin sosyal öğrenme yaklaşımı da aslında bir tür “Kun faya kun” sürecidir. Öğrencinin zihni pasif bir kap değildir; bilginin inşa edildiği, anlamın yaratıldığı bir alanıdır. Öğretmen, “ol” demekle kalmaz; o “oluş”un koşullarını da hazırlar.
Öğretmen Olarak “Ol” Diyen İnsan
Bir öğretmen, sınıfta her gün onlarca kez “ol” der. “Okuyabilirsin”, “Anlayabilirsin”, “Deneyebilirsin.” Bu sözlerin her biri, bir öğrencinin iç dünyasında bir oluş süreci başlatır. Kun faya kun, öğretmenin potansiyel yaratma gücünü sembolize eder. Bir öğrencinin özgüveni, merakı, hatta kimliği bile bu yaratıcı pedagojik atmosferde şekillenir.
Öğretmenin “ol” deyişi, otoriter bir emirden ziyade, rehberlik eden bir davettir. Bu, Paulo Freire’nin “özgürleştirici eğitim” anlayışıyla da örtüşür. Öğrenme, sadece bilgi aktarmak değil, bireyin düşünsel varoluşunu mümkün kılmaktır. Her “ol” deyişi, öğrencinin kendi potansiyelini fark etmesi için yapılan sessiz bir çağrıdır.
Toplumsal Dönüşümde “Kun Faya Kun” Etkisi
Eğitim, bireysel bir süreç olduğu kadar toplumsal bir dönüşüm aracıdır. Kun faya kun ifadesi, toplumsal değişimin ruhunu da anlatır. Bir toplum, “olmak istediği” şeye inanarak başlar. Eğitim, bu inancın somutlaştığı alandır. Her öğrenci, her fikir, her sınıf birer yaratılış sahnesi gibidir.
Bir ülkenin gelişimi, vatandaşlarının düş gücüyle doğru orantılıdır. Öğrenme süreci bireysel olmaktan çıkıp kolektif bir bilince dönüştüğünde, toplum kendi “ol” deyişini gerçekleştirir. Bu nedenle eğitim politikaları, bir ülkenin “Kun faya kun” potansiyelini belirler — yani nasıl bir gelecek yaratmak istediğini.
Yaratıcılık, Merak ve Bilginin Evrimi
“Ol der, olur” ifadesi, öğrenmenin doğasında var olan yaratıcılığı anlatır. Öğrenci yeni bir fikirle tanıştığında, zihinsel bir evrim yaşar. Bu evrim, bilgiyi ezberlemek değil, onu yeniden kurmaktır. Öğretmen burada bir katalizördür; öğrencinin “olma” sürecine rehberlik eder.
Howard Gardner’ın çoklu zeka kuramı bu süreci açıklarken, her öğrencinin farklı bir “oluş biçimi” olduğunu vurgular. Kimi müzikle öğrenir, kimi deneyle, kimi hikâyeyle. “Kun faya kun”ın evrenselliği de buradadır: Her birey kendi yaratılış biçimiyle öğrenir.
Bir Öğrenme Eylemi Olarak İnanç
Eğitim yalnızca aklın değil, kalbin de sürecidir. İnanç olmadan öğrenme eksik kalır. “Kun faya kun” ifadesi, insana içsel bir güven aşılar: “Olacağına inan, çünkü seninle olan bir güç var.” Öğrencinin kendine olan inancı, öğrenme sürecinin en güçlü yakıtıdır.
Bu bağlamda, pedagojik yaklaşımlar sadece bilgi aktarmayı değil, öğrencinin kendi oluş sürecine inanmasını da hedeflemelidir. Çünkü öğrenme, bir tür yaratılıştır — tıpkı evrenin yaratılışı gibi.
Sonuç: “Senin ‘Ol’ Dediğin Ne?”
Kun faya kun ne demek sorusuna, sadece teolojik değil, pedagojik bir yanıt verebiliriz: “Ol” demek, inanmaktır; öğrenmeye, dönüşmeye ve yaratmaya davettir. Her öğrencinin zihni, kendi evrenini yaratma potansiyeline sahiptir.
Bu yazıyı bitirirken kendinize şu soruyu sorun: Öğrenme yolculuğunuzda siz hangi şeye “ol” diyorsunuz? Bir fikir mi, bir hayal mi, yoksa kendinizin henüz fark etmediğiniz bir yönü mü? Çünkü bazen bir öğretmenin sözüyle, bazen bir öğrencinin cesaretiyle, bazen de bir anlık farkındalıkla her şey başlar. “Ol” dediğiniz anda, artık hiçbir şey eskisi gibi değildir.