Evin Geçimini Sağlamak Kimin Görevi? Bilimsel Bir Bakışla Aile İçi Ekonomiye Yolculuk
Birçoğumuzun aklında zaman zaman yankılanan o soru: Evin geçimini sağlamak kimin görevi? Bu soru, yalnızca ekonomik bir meseleden ibaret değil; toplumsal normların, psikolojik dinamiklerin ve kültürel değerlerin kesiştiği derin bir alan. Ben de bu yazıda, bu konuyu bilimsel bir merakla ele alıp, sade ama düşündürücü bir şekilde sizlerle paylaşmak istedim.
Tarih Boyunca Rollerin Evrimi
Geçmişe baktığımızda, toplumsal roller uzun yıllar boyunca “erkek çalışır, kadın evi idare eder” şeklinde biçimlenmişti. Ancak 20. yüzyıldan itibaren, özellikle sanayi devrimi ve kadınların iş gücüne katılımının artmasıyla bu kalıplar yavaş yavaş kırılmaya başladı.
Birleşmiş Milletler’in 2023 verilerine göre, dünya genelinde kadınların iş gücüne katılım oranı %47 civarında. Bu oran 1950’lerde yalnızca %30’lardaydı. Yani artık evin geçimi, tek bir kişinin omuzlarında taşınan bir sorumluluk değil; giderek paylaşılan bir görev haline geliyor.
Psikoloji Ne Diyor?
Peki bilimsel açıdan bakarsak, gelir paylaşımı ilişkileri nasıl etkiliyor?
Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından yapılan 2021 tarihli bir araştırmaya göre, hane gelirinin nasıl paylaşıldığı çiftlerin mutluluk düzeylerini doğrudan etkiliyor. İlginç olan şu ki, mutluluğu belirleyen asıl faktör “gelirin kimden geldiği” değil, “gelirin nasıl değerlendirildiği” oluyor.
Yani bir çift, geçim yükünü adil bir şekilde paylaşabiliyorsa — bu illa 50-50 demek değil, koşullara göre dengeli hissettiren bir paylaşım — ilişkiler daha tatmin edici hale geliyor.
Toplumsal Cinsiyet Rollerinin Bilimsel Eleştirisi
Toplumsal cinsiyet araştırmaları, “ekonomik sorumluluk” kavramının genellikle kültürel olarak kodlandığını söylüyor. Sosyolog Judith Butler’ın teorilerine göre, toplumlar bireylere cinsiyet temelli roller atıyor ve bu roller zamanla “doğal” gibi algılanıyor.
Ancak yapılan yeni nesil araştırmalar gösteriyor ki, bu roller değiştikçe toplumsal mutluluk düzeyleri de artıyor. Özellikle çiftler arasında ekonomik yükün paylaşıldığı ilişkilerde, stres düzeyi %25 daha düşük ölçülüyor (Harvard Family Studies, 2022).
Peki Bilim Ne Öneriyor?
Bilim insanları, ev ekonomisini bir “takım işi” olarak ele alıyor. Aile içi gelir paylaşımı, yalnızca parayı kazanmak değil; bütçe planlamak, tasarruf etmek, gelecek hedefleri belirlemek gibi süreçleri de kapsıyor.
Bu noktada, evin geçimini sağlama görevini bir yarış değil, ortak bir proje olarak görmek gerekiyor. Yani “kim ödemeli?” sorusundan çok, “nasıl birlikte yönetebiliriz?” sorusu daha anlamlı hale geliyor.
Dijital Çağda Yeni Bir Gerçeklik
Uzaktan çalışma, serbest meslek ve dijital girişimcilik gibi kavramlar, klasik “tek maaşlı ev” modelini neredeyse tarihe gömüyor. Artık birçok evde hem kadın hem erkek aktif olarak gelir elde ediyor, hatta çocuklar bile sosyal medya veya dijital platformlar üzerinden katkı sağlayabiliyor.
Bu değişim, “geçimi kim sağlamalı?” sorusunu daha karmaşık hale getiriyor — ama aynı zamanda daha adil bir bakış açısı kazandırıyor.
Birlikte Kazanmak mı, Birlikte Yaşamak mı?
Aslında mesele sadece para değil; emek, zaman ve duygusal destek de birer “katkı” biçimi. Bilim, ev içi emeğin ekonomik değerinin çoğu zaman göz ardı edildiğini söylüyor. Örneğin, OECD verilerine göre ev içi görünmeyen emeğin (çocuk bakımı, temizlik, yemek vb.) ekonomik değeri, ülkelerin GSYİH’sının %10-39’una denk geliyor.
Yani bir evde kimin para kazandığı değil, herkesin katkısının nasıl değerlendirildiği asıl önemli olan.
Sonuç: Görev Değil, Ortak Sorumluluk
Evin geçimini sağlamak, artık tek bir kişinin “görevi” değil; bir ekibin dayanışması, bir ilişkinin ortak sorumluluğu.
Bilimsel bulgular da gösteriyor ki, adil paylaşım sadece ekonomik dengeyi değil, duygusal dengeyi de güçlendiriyor.
O halde belki de asıl sormamız gereken soru şu: Evin geçimini kim sağlar? değil, Evi birlikte nasıl yaşatırız?
Bu soru, modern dünyanın aile dinamiklerini yeniden şekillendiren en güzel bilimsel meraklardan biri olmaya devam ediyor.