Kan kanseri hangi tahlilde çıkar? Adalet, farkındalık ve erken tanının kesiştiği yer “Bir testle hayat kurtarılır mı?” sorusu, ilk bakışta tıbbi gibi görünür. Ama aslında çok daha derin, çok daha insani bir sorudur bu. Çünkü kan kanserini erken fark etmek yalnızca bireysel bir mesele değildir; toplumsal cinsiyet rolleri, sağlık hizmetlerine erişim eşitsizliği, eğitim düzeyi ve hatta ekonomik statü gibi unsurlarla da doğrudan ilişkilidir. Bugün bu soruya sadece laboratuvar penceresinden değil, insan hikâyelerinin içinden bakacağız. Toplumsal mercek: Tahlil sadece bir test değildir Ayşe 42 yaşında, iki çocuk annesi bir öğretmen. Uzun süredir süren halsizliğini “yorgunluk” diye geçiştiriyordu. Kadınlara yüklenen “dayanıklı ol,…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Tanrı Tek mi? Edebiyatın Sonsuz Anlatısında İlahi Bir Sorgulama Kelimelerin dünyasında dolaşırken, her cümle bir inanç, her hikâye bir dua gibidir. Bir edebiyatçı için Tanrı yalnızca teolojik bir kavram değil, aynı zamanda anlatının merkezinde yer alan bir varlık fikridir. Yazının tarihi boyunca, Tanrı fikri insanın anlam arayışının en güçlü metaforlarından biri olmuştur. Bu yüzden “Tanrı tek mi?” sorusu, sadece bir inanç sorgulaması değil, aynı zamanda bir edebi bilinç meselesidir. Çünkü edebiyat, tekil olanla çoğul olanın, inançla şüphenin, sessizlikle sözün arasında bir köprü kurar. Kelimelerin Tanrısı: Edebiyatta Yaratım Gücü Edebiyat, yaratımın kardeşidir. Yazar, bir cümleyle evren kurar; tıpkı Tanrı’nın “Ol!” deyişiyle…
Yorum BırakKamu kurum ve kuruluşları arasındaki fark nedir? Bazen bir haberde “kamu kurumu”, başka bir belgede “kamu kuruluşu” geçer; aynı şeyi mi kast ediyorlar, yoksa arada görünmeyen bir çizgi mi var? İşte tam bu soruyu yıllardır not defterimin kenarına düşerim. Çünkü bu iki kavramın, devletin nasıl organize olduğunu anlamamızda şaşırtıcı derecede büyük payı var. Gelin, birlikte merceği biraz yaklaştıralım; kökenlerden bugüne, bugünden yarına uzanan bir yolculuk yapalım. Kökenler: “Kurum” mu, “kuruluş” mu? Türkçe’de “kurum” daha çok düzen, işleyiş ve amaç birliği olan örgütleri anlatır. “Kuruluş” ise kurulmuş olma hâline ve tüzel kişiliğe vurgu yapar. Bu yüzden hukuk ve idare literatüründe ikisi…
Yorum BırakPendik Eskiden Nereye Bağlıydı? — Mekânın Hafızası ve Varlığın Felsefi Haritası Bir filozof için mekân, yalnızca coğrafi bir alan değil; kimliğin, zamanın ve varoluşun iç içe geçtiği bir bilinç alanıdır. Pendik de bu anlamda sadece bir semt değil, geçmişle şimdi arasında kurulan ontolojik bir köprüdür. Soru basit görünür: Pendik eskiden nereye bağlıydı? Ama bu soru, derinlemesine düşünüldüğünde bizi etik, epistemolojik ve ontolojik tartışmaların içine çeker. Çünkü “bağlı olmak” yalnızca idari bir ilişki değil, aynı zamanda bir varlık meselesidir. — Tarihsel Zemin: Pendik’in İdari Kökleri Tarihsel olarak Pendik, Bizans döneminde Pantekhion adıyla anılan bir yerleşimdi. Osmanlı döneminde ise uzun süre Kocaeli…
Yorum BırakMacar Gulaş Yanına Ne Gider? Bir Psikoloğun Sofra ve Zihin Üzerine Gözlemleri Bir psikolog olarak yıllardır insanların seçimlerinin ardındaki görünmeyen süreçleri gözlemlemeye alışkınım. Ancak bugün laboratuvar ortamında değil, mutfakta başlıyorum gözlemime. Macar gulaş… Etin sıcaklığı, baharatın dengesi, sosun derinliği… Peki, bu kadar yoğun bir yemeğin yanına ne gider? Cevap yalnızca damak tadında değil; insan psikolojisinin derinlerinde gizlidir. Bilişsel Psikoloji Perspektifi: Karar Verme Sürecinde Sofra Algısı Bir tabak gulaşın yanına ne koyacağımıza karar verirken aslında basit bir “ne yesem?” sorusu sormayız. Beynimiz bu süreci çok katmanlı işler. Bilişsel psikoloji açısından bu bir denge arayışıdır. Gulaşın yoğun aroması, sıcak rengi ve yüksek…
Yorum BırakKupkuru Nasıl Yazılır? Ekonomik Bir Perspektiften Kuraklık Üzerine Düşünceler Bir ekonomist için her kelimenin olduğu gibi her kaynağın da bir anlamı, bir fırsat maliyeti vardır. “Kupkuru” kelimesini düşündüğümüzde, yalnızca dilbilgisel doğruluğu değil, ekonomik çağrışımları da gözden geçirmeliyiz. Çünkü ekonomide olduğu gibi dilde de kaynaklar sınırlıdır; yanlış kullanılan bir kelime, tıpkı yanlış yapılan bir yatırım gibi, anlamın verimliliğini azaltır. Peki “kupkuru nasıl yazılır” sorusu yalnızca bir yazım meselesi midir, yoksa toplumsal üretkenliğimizin ve karar mekanizmalarımızın bir yansıması mı? Dilde Kaynak Kıtlığı ve Doğru Yazımın Ekonomisi Ekonominin temel ilkesi olan kıtlık, dilde de geçerlidir. Her kelime, bir anlamı diğerine tercih ettiğimiz bir…
Yorum BırakIşık Bir Dalga mı? Siyaset Biliminde Gücün ve Görünürlüğün Işığı Bir siyaset bilimci olarak sabahın ilk ışıkları odama süzülürken düşünürüm: Işık bir dalga mı, yoksa bir parçacık mı? Aslında bu fiziksel tartışma, güç ilişkilerinin doğasına dair politik bir metafor gibidir. Tıpkı ışığın hem dalga hem parçacık özellikleri taşıması gibi, iktidar da hem görünür (somut) hem de görünmez (soyut) biçimlerde toplumsal alanı şekillendirir. Toplumun “ışıkla” aydınlanması, çoğu zaman kimin elinde lambanın olduğuna bağlıdır. Dalga Olarak Güç: İdeolojinin Görünmez Yayılımı Fizikte dalga yayılır, sınır tanımaz; siyasal iktidarda da ideoloji aynı şekilde toplumsal dokunun içine sızar. İdeoloji, bireylerin davranışlarını belirler, düşüncelerini biçimlendirir, farkında…
Yorum BırakGülmek Ömrü Ne Kadar Uzatır? Güç İlişkileri ve Toplumsal Düzen Üzerine Bir Siyasi Analiz Gülmek, insanın en temel duygusal ifadelerinden biridir, ancak bu basit eylem, toplumsal yapılar ve güç ilişkileriyle olan derin bağları göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Bir siyaset bilimcisi olarak, gülmenin insan yaşamındaki rolünü yalnızca biyolojik ya da psikolojik bir fenomen olarak görmek yetersizdir; gülme, aynı zamanda iktidar, toplumsal düzen ve vatandaşlık gibi büyük kavramlarla iç içe geçmiş bir olgudur. Gülmek, bir bireyin ömrünü uzatıp uzatmadığı sorusundan çok daha fazlasını ifade eder. Toplumun alt sınıflarından en yüksek siyasi makamlara kadar, gülmenin anlamı, güç ve ideolojiyle şekillenir. Peki, gülmenin…
Yorum Bırak“Bosna-Hersek hangi ülkeden ayrıldı?” Basit bir sorunun tehlikeli rahatlığı Bu soruya ezberden “Yugoslavya” deyip geçmek kolay. Ama kolay cevaplar tehlikelidir: Tarihi düzleştirir, hukuku çarpıtır, bugünün kavgalarını görünmez kılar. “Bosna-Hersek hangi ülkeden ayrıldı?” sorusu da böyle; bir satırlık yanıtın arkasında, bir federasyonun çöküşü, tartışmalı bir referandum, gecikmiş tanımalar ve uzun bir savaş var. Bu yazı, o bir satırlık cevabın konforunu bozmak için yazıldı. Kısa cevap: Bosna-Hersek, 29 Şubat–1 Mart 1992 referandumunun ardından Sosyalist Federal Yugoslavya’dan (SFRY) bağımsızlığını ilan etti; Avrupa Topluluğu (AT) Nisan başında tanıdı, Amerika Birleşik Devletleri 7 Nisan’da tanıdı, Birleşmiş Milletler üyeliği 22 Mayıs 1992’de geldi. ([Vikipedi][1]) “Yugoslavya” mı,…
Yorum BırakGösteriş Meraklısı Olmak Ne Demek? Ruhun Görünme Arzusuna Psikolojik Bir Yolculuk Bir psikolog olarak insan davranışlarını anlamaya çalışırken, bazen en çok dikkatimi çeken şey, sessiz kalabalıkların arasında yankılanan görünme isteği olur. Herkes fark edilmek ister; ama kimileri için bu, bir ihtiyaçtan çok bir takıntıya dönüşür. Gösteriş merakı dediğimiz bu içsel dürtü, yalnızca dış görünüşle ilgili değildir; insanın kabul görme, değerli hissetme ve kendini onaylatma arzusunun yansımasıdır. Peki, neden bazı insanlar görünmeden var olamıyor gibi hisseder? Bu yazıda, gösteriş merakını bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektiflerinden ele alacağız. Bilişsel Psikoloji: Algının ve Öz-Değerlendirmenin Tuzakları Gösteriş meraklısı bir insanın zihni, sürekli olarak…
Yorum Bırak